Ergin Yıldızoğlu yazdı : Teknoloji, oligarşisi ve faşizm


Z kuşağının işin, doğanın, LGBTQ ve kadın haklarının, ırkçılığın, gözetim kültürünün ve kurumsal otoriterizmin değersizleştirilmesine karşı bazen isyana varan direnişi, yalnızca nesiller arası bir çatışma değil, aynı zamanda sermayenin kontrol etme yeteneğini sınırlayan tarihsel bir isyan biçimidir. Tam da bu nedenle, kişinin faaliyetlerinin kontrolünü kaybetme korkusu, teknolojik sermayeyi giderek anti-demokratik, hatta faşist reflekslere doğru itmektedir.

“İŞ DİSİPLİNİ” KONUSUNDA ENDİŞE.

ABD'de pandeminin ardından “evden çalışma”, “üretkenlik krizi” ve “yapay zeka devrimi” gibi kavramlarla sınıfsal çelişkiler daha da derinleşmeye başladı. Z kuşağı, pandemi yıllarında evden çalışmanın sağladığı göreceli özerkliğin tadını çıkardı; “Her şey acildir”, “her zaman çevrimiçi olma” kültürünü reddetti. Rainesford Stauffer Washington Post Belirtildiği gibi, genç işçiler artık “İş yerimiz acil servis değil“, sürekli kriz üreten performans ideolojisine karşı çıkıyor. Onlar için iş sadece bir geçim kaynağı değil, hayatın anlamını kuran bir deneyimdir. Bu nedenle “hayatı işe dönüştürmekneoliberal etiğe karşı çıkıyorlar.

Bu yeni çalışma kültürü teknoloji oligarşisinin huzurunu bozmaktadır. Pandemi döneminde evden çalışmak, işçinin işverenin kontrolü dışında kendine zaman ayırmasına olanak tanıdı ve işçiye zihinsel ve duygusal özerklik alanı açtı. “Göreve dönüş” ısrarı öncelikle sermayenin zayıflayan kontrolünü yeniden tesis etme çabasıyla ilgilidir.

Genç, eğitimli, şehirli işgücünün demokrasiye, eşitliğe, çevreye ve toplumsal cinsiyet adaletine olan duyarlılığı ve bu bağlamda işyerinden talepleri, bir zamanlar liberal görünen Silikon Vadisi milyarderleri arasında işyerindeki kontrolü kaybetme korkusunu artırıyor. Elon Musk, Peter Thiel, David Sacks Bu gibi karakterler bu değerleri “uyanmış zihniyetin virüsü” olarak adlandırıyor ve faşist harekete daha da yakınlaşıyor.

Dijital çağın sermayesi artık üretkenlikle ilgili değil erişim ve kiralamadan besleniyor. Veri sahipliği, fikri mülkiyet, ağ etkileri… Hepsi işi değil, davranışı, zamanı, hatta duyguları ve dikkati kontrol etmeyi amaçlıyor. Bu model sadece ürünlerin değil davranışların da metalaştırılmasını gerektirmektedir.

Burada “iktidardaki faşizmin” ardındaki sınıf dinamikleri yeniden görünür hale geliyor. Klasik faşizm, sermayenin en gerici kesiminin toplumsal krizi yönetmek için faşizmi kabul ettiği bir dönemdi. Bugün yaşananlar aynı trendin farklı bir biçimde dijital versiyonudur. Paramiliter kitle kontrolü değiştirildi algoritmik kütle mühendislik Ben aldım. Şiddet ve baskı, propaganda ve gözetimle birleşiyor. Ancak görünen o ki sokak şiddeti ve paramiliter kanunsuzluk da geri dönmeye başlıyor. Devlet denetiminden, kamu düzenlemelerinden ve sendikal örgütlenmeden rahatsız olan teknoloji oligarşisi, “özgürlük” anlayışını korumak için faşist harekete yöneliyor.

Ancak sorun sadece otoriterlik değil. Tarihsel olarak faşizm her zaman bir “devam eden süreç” durumu olmuştur. Önce kültürel ortam doğar, sonra kadrolar, örgütler ve hareket şekillenir, sonra kadrolar ve örgüt devlet aygıtına ulaşır ve sonunda büyük sermayenin güvenini kazanır. Bu aşamalar birbirini takip ederek faşizmin olgun biçimini oluşturur.

Bugün Amerika Birleşik Devletleri'nde bu sürecin tam ortasındayız. “Uyanma karşıtı” ideoloji ilk aşamayı tamamladı; Alt-Right ve QAnon dijital ağları nihayet “Proje 2025” kadrolarının oluşmasına olanak sağladı. II. Koz Onun hükümdarlığı sırasında eyalette hareket “çökmeye” başladı. Bu aşamada seçim zaferi sırasında ve sonrasında teknoloji oligarşisinin desteği şekillendi.

Bu olguyu, Yeni Faşizm'de önerdiğim gibi, “süreç olarak faşizm” olarak düşünmek, onu yalnızca geçmişin rejimi olarak değil, aynı zamanda günümüzün rejimi (“kontrol toplumu”) olarak da düşünmek anlamına gelir. Gilles Deleuze) içeriden büyüyen, yalnızca sokakta veya devlette değil, işyerinde, platformda, algoritmanın sessiz disiplininde yeniden şekillenen bir tepki olarak.

Ancak bu sürecin tam tersi bir süreç daha var. Z kuşağının “acil değil” diyerek görmezden geldiği çalışma kültürü, “gözetim kapitalizmine” karşı ilk vicdan kıvılcımlarını da beraberinde getiriyor. Tıpkı “Kriz ve İsyan Örtüşmesi” yazılarımızda da bahsettiğimiz gibi isyan artık sadece gündelik hayatın dokusunda değil, sokaklarda da birikiyor. Faşizm eğer bir süreçse, direnç Aşamaları olması gereken bir süreç.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir