“SAVAŞA HAYIR DUYGUSU HER ZAMAN İÇİMDE VAR”
İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmeye, gazeteci ve yazarların tutuklanmasına, özgür olmamaya, iklim krizini umursamayan popülist liderlere, hayvanları öldürenlere itirazı bulunduğunu belirten Ertem, şunları kaydetti:”Ben de çocukken, ‘gitarımı çalacağım, şarkılarımı yazacağım, aman da yaşam ne kadar güzel olacak’ diye düşünüyordum fakat bu şekilde bir memlekette, dünyada yaşıyoruz. Elbet ki oldukca yoğun baskılar hissediyoruz. Özgürlükler kısıtlanıyor. Benim özgürlüğüm olmasa bile başka birisinin özgürlüğü kısıtlandığında doğal ki ses çıkarmak isterim. Politik mesajlar veren müzisyen şeklinde anılmak istemiyorum fakat ne yazık ki çimdikleniyorum, bana da tokat atılıyor ve ben de bağırıyorum. Konserlerimde de bahsediyorum tüm bu mevzulardan. 23-24 yaşımda da öyleydim. O süre Trump’tan değil de Bush’tan bahsederdik. Asla kimse beni tanımıyorken, o sırada çaldığımız kulüpte 5 şahıs vardı, fakat ben, ‘gelme Bush!’ diye başlardım. O şekilde bir tipim, o yangın var içimde. Bir hakkaniyet, bir kardeşlik duygusu, ‘muharebeye hayır’ duygusu devamlı içimde var. Kendimi tuttuğum halde bu kadar, acaba kendimi tutmasam ortalık ne olacak. Hepimiz bu baskı ortamında bana ‘aman Ceylan, dursan bir dakika’ diye tavsiye ediyor fakat o tavsiyelere de doğal ki uyamıyoruz. Orada birileri acı çekiyor.”
“ACABA TUTUKLANIR MIYIZ, BAŞIMIZA BİR ŞEY GELİR Mİ DİYE DÜŞÜNMEMELİYİZ”
Mevcut ortamda her insanın diken üstünde bulunduğunu belirten Ertem, “Her insanın, karikatüristlerimizden ressamlarımıza, heykeltıraşlarımızdan dansçılarımıza, hepimizin özgür bir halde düşüncelerimizi, yaşadıklarımızı, başkalarının yaşadıklarını kâğıda, resme, sese harekete dökebilmesinden yanayım. ‘Acaba tutuklanır mıyız, başımıza bir şey gelir mi, savcılığa çağrılır mıyız, tepki alır mıyız, linçlenir miyiz, konsere korumayla gider miyiz, heykellerimiz kaldırılır mı, resimlerimiz yırtılıp atılır mı, filmlerimiz yakılır mı’ diye düşünmemeliyiz. Fazlaca insan, oldukca müzisyen, oldukca sanatçı kendini geri tutuyor korkudan. Korkuyoruz, ‘onlar korkak’ falan demiyorum, bundan dolayı ben de korkuyorum” dedi.
“BEN HRANT DİNK İÇİN ŞARKI SÖYLEYEBİLMELİ, UĞUR MUMCU’DAN BAHSEDEBİLMELİYİM SAHNEDE”
“Artık bu ülkede yaşatmayacağız Ceylan Ertem’i”, “Konserine geleceğiz, sana şunu yapacağız, edeceğiz” ve “Şuraya giremezsin, şu şehre giremezsin” şeklinde mesajlar aldığını, bundan dolayı bazı konserlerine korumayla gitmek zorunda kaldığını aktaran Ertem:”Artık bu şekilde cımbızla ‘acaba burada hükümete, devlete, askere, polise, şuna buna bir söz mı etmek istedi, bu şarkı onu mu anlatmak istiyor’ falan diye durmadan bizi şikâyet edip duruyorlar. Bu korkulu bir şey. Artık buralara mı geldi mevzu? Biz müzisyenler olarak içimizden ne geliyorsa, neyin acısını yaşıyorsak, niçin yana şikâyetimiz var ise, neye itirazımız var ise ne olursa olsun bunu rahatça, özgürce dile getirebilmeliyiz. Yuhalamalı, alkışlamalıyız ikimiz de. Neşemizi halaylar çekerek, çiftetelli oynayarak, acaip danslar ederek sahnede kutlamalıyız ya da ağıtımızı yakabilmeliyiz. Bunlar için izin almamalıyız. Ben Hrant Dink için şarkı söyleyebilmeliyim; bunun acısını çektim, bunu bir tokat şeklinde yaşadım. Uğur Mumcu’dan bahsedebilmeliyim sahnede. ‘Ne demek, sen Uğur Mumcu’dan bahsedemezsin’ denmemeli bana. Bu tarz şeyleri ben oldukca yanlış buluyorum. Bilmiyorum, ya da hanıma şiddetten bahsedebilmeliyim. Hanım arkadaşlarımı anabilmeliyim. Aslına bakarsan birçok savcımız bu tarz şeyleri ciddiye almıyor. ‘Doğal ki müzisyenler bunlardan bahsedebilmeli’ deniyor ve mevzu kapanıyor. Burada niçin devlet üstüne alınsın ki bu şekilde bir şeyden bahsedersem? Devletin bir suçu olmalı ki, bundan yana bir dert olsun…”
“SENDİKAMIZ OLMAMASI BİZİM EN BÜYÜK EKSİĞİMİZDİ”
Pandemi süresince müzisyenlerin desteklenmediğini, bundan dolayı bu işle uğraşanların intihara varan büyük bunalımlar yaşadığını söyleyen Ertem, bir müzisyenin ekonomik durumunun kötüleşmesinin bununla beraber birçok insanı etkilediğine dikkat çekti: “Müzisyen, menajer, sürücü, asistan, rodi, müzisyenin çıkmış olduğu mekânda çalışan personeller, o akşam sokakta simit ya da badem satan çocuk bile para kazanamıyor. 20 değil bir ihtimal 30-40 şahıs para kazanamıyor. Fazlaca daha büyük adlar var; Tarkan, Kenan Doğulu, Sertap Erener… Bu adlar konser veremediği süre o denli büyük bir sıkıntıya giriliyor ki, bu tarz şeyleri toplumun öğrenmesi, bilmesi gerekiyor.”
Yoruma kapalı.